Arşivlik / Sayı 2

Modernliğin Gündelik Nesnelerine Kısa Bir Bakış: Elektrik, Asrî Ev ve Kadın / Nurçin İleri

Yıl 1927, 10 Temmuz Pazar günü. Saat beş sularında İstanbul Radyosu’nda hanende (ses sanatçısı) Hadiye Hanım’a, kanunda Naime Hanım, udda Fehime Hanım, kemençedeyse Hadiye Hanım eşlik ediyor. Bu kadın sanatçıların musikisi evlerin duvarlarına çarpıp odalara süzülürken, radyolarının başına toplanan kadınlar ise bu hoş sedaya kulak kesilmiş olmalı. Kimi kanepeye kıvrılmış bir elinde roman veya mecmua ile okuduğu satırların arasından melodilere katılıyor, kimi yakın bir dost ile demli bir çay eşliğinde derin bir sohbete dalmış, kimi akşam yemeği telaşında…

Erken Cumhuriyet dönemi siyasi elitinin tahayyül ettiği asrî evlerde radyo, başlangıçta yalnızca elektrik şebekesine bağlı sabit bir aygıtken, zamanla yaşanan teknolojik gelişmelerle portatif hâle gelir ve gündelik yaşamı biçimlendirmeye devam eder. Radyo, kadın sanatçıların seslerini daha geniş kitlelere ulaştırarak kamusal alandaki temsillerini güçlendirirken; yalnızca bir eğlence aracı değil, aynı zamanda dinleyiciler için sosyalleşme, bilgi edinme ve haber alma imkânı sunan bir iletişim mecrası olarak konumlanır.

Hiç şüphesiz, radyoya eşlik eden başka teknolojik yenilikler de toplumsal cinsiyet ilişkilerini ve gündelik yaşam pratiklerini modernleşme idealleri doğrultusunda yeniden şekillendirir. Bu dönemde kadın, hem bireysel hem kolektif düzeyde Cumhuriyet’in medeniyet projesinin taşıyıcısıdır. Kamusal alanda görünürlük kazanan kadın figürü kadar, özel alanın, özellikle ev içi mekânın, dönüşümü de bu ideolojik çerçevenin önemli bir parçasını oluşturur.

Hijyen, temizlik, verimlilik, düzen ve güzellik gibi kavramlar, bu dönemde yalnızca bireysel yaşam pratiklerine dair tercihler olarak değil, aynı zamanda ulus-devletin modernleşme vizyonunun kurucu unsurları olarak değerlendirilir. Asrî evlerde bu ilkelerin gündelik hayata aktarılmasında ise elektrikli ev aletleri belirleyici bir rol üstlenir. Bu yeni teknolojiler, elektrik şirketlerinin tanıtım kampanyalarından kadın ve aile dergilerine, mimarlık tartışmalarından günlük gazetelere ve uygulamalı sergilere kadar uzanan çeşitli mecralarda yer bulur. Söz konusu temsiller, “modern ev kadını” ve “iyi bir eş ve anne” idealini pekiştirerek kadının temel sorumluluğunu iyi düzenlenmiş, temiz ve sağlıklı bir ev yaratmak olarak tanımlar. Dolayısıyla, ev aletleri yalnızca işlevsel araçlar değil, toplumsal cinsiyet rollerini doğallaştıran ve yeniden üreten ideolojik unsurlar olarak da değerlendirilmelidir.

Elektrik aydınlatması, ev işlerinin yalnızca gündüz saatleriyle sınırlı kalmaksızın, günün her saatine yayılmasını sağlar. Güçlü ve homojen ışık, işlerin niteliğini de etkileyerek verimlilik vurgusunu öne çıkarır. Mutfak, “akşamları ekseriya geç vakitlere kadar çalışılan” bir alan olarak tanımlanırken, reklamlarda kadınlar ütü yaparken ya da dikiş dikerken lamba ışığı altında resmedir. Aynı ev, işten dönen erkek için ise loş ışıklı, huzurlu bir istirahat yuvası olarak kurgulanır.

Elektrikli süpürgeyse, ev içi hijyenin en görünür ve etkili temsili hâline gelir. 1927 tarihli “Toz işte düşman! Salgın hastalıkları neşr eden odur!” başlıklı ilan, tozu yalnızca temizlik değil, hastalıkla ilişkilendirilen görünmez bir tehdit olarak sunar. Bu tehdide karşı en güçlü savunma ise elektrikli süpürgedir. Halılardan koltuklara, perdelerden kaloriferlere kadar her yüzeye nüfuz eden süpürge, hijyenin garantisi ve geçmiş temizlik alışkanlıklarının alternatifi olarak öne çıkar.

Sıhhatinizin Kasası” olarak sunulan buzdolabıysa özellikle verem, dizanteri ve çocuk hastalıklarının yaygın olduğu bu dönemde, en sık tıbbi referanslarla ilişkilendirilen elektrikli ev makinalarından biri olur. Mikroskop, laboratuvar ve doktor figürleri gibi modern tıbbın otoritesine gönderme yapan semboller eşliğinde sunulan söylemler, annelerin kaygılarını hedef alır; buzdolabını yalnızca bireysel hijyenin değil, aynı zamanda toplumsal sağlığın da teminatı olarak konumlandırır.

Kadınların bakım ve güzelliğiyse, modernleşme söyleminin öne çıkan unsurlarındandır. Saç maşaları, epilasyon ve zayıflama cihazları gibi elektrikli aletler, bireysel bakım pratiklerinin ayrılmaz bileşenleri hâline gelirken, kadın bedeninin kontrolü ve disiplinine yönelik teknolojik araçlar olarak işlev görür. Güzellik yarışmaları aracılığıyla inşa edilen “modern Türk kadını” imgesi ise sağlıklı, bakımlı ve üretken bir figür olarak kurgulanmış; bu ideal, elektrikli bakım teknolojileriyle desteklenerek gündelik yaşamda uygulanması arzulanmıştır.

Bu bağlamda, yeni bir eğlence ve sosyalleşme imkânı sunan radyodan, ev içi emek biçimlerini yeniden şekillendiren elektrikli ev aletlerine, bu yeni nesnelerin sadece teknolojik ilerlemenin somut göstergeleri değil, aynı zamanda kadınların zamanını, emeğini ve bedenini yeniden yapılandırmaya yönelik ideolojik araçlar olarak da işlev gördüğü söylenebilir. Bununla birlikte, ev aletlerinin toplumsal erişilebilirliği sınıfsal farklılıklar doğrultusunda değişiklik göstermiş; erken Cumhuriyet modernliğinin bu teknoloji temelli tahayyülü, daha çok kentli ve görece müreffeh kesimlere hitap etmiştir. Dolayısıyla, bu dönemde ev teknolojilerinin toplumsal işlevi, yalnızca pratik kolaylık sağlamaktan ibaret olmayıp, modern yaşam tarzının normlarını inşa eden bir temsil rejiminin parçası olarak okunabilir.

Künye: Nurçin İleri, “Modernliğin Gündelik Nesnelerine Kısa Bir Bakış: Elektrik, Asrî Ev ve Kadın”, Arşivlik, sy. 2 (Ekim 2025), https://kadineserleri.org/modernligin-gundelik-nesnelerine-kisa-bir-bakis-elektrik-asri-ev-ve-kadin/



Arşivlik Dijital Bülteni, Marjinal Portel Novelli katkılarıyla hazırlanmaktadır.