Arşivlik / Sayı 1

 

Mor Bellek: Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı’nın 35 Yıllık Öyküsü / Arzu Karamani Pekin  

Gerçek anlamda iş yaşamım, 1989 yılında Türkiye’nin ilk telif kadın dergisi Marie Claire’in yazı işlerinde başladı. O günlerden birinde, annem -seramik sanatçısı Ayfer Karamani- öğrencilerinden birinin beni dergide ziyaret etmek istediğini söyledi: “Artık atölyeye devam etmesi zor görünüyor, çünkü bir kadın kütüphanesi kuruyorlarmış. Seninle de bunu konuşacak…” İşte hem Aslı Davaz’la hem de Kütüphane’yle bu şekilde tanıştım. Hani, doğumunu bildiğiniz bir insanın 35 yaşına geldiğinde çevresine neler kazandırdığını gözlemleyip nasıl gururlanırsanız, ben de yıllar içinde aynı biçimde izledim Vakfı. Kütüphane yıllarla birlikte büyüdü, zenginleşti. Ben de büyüdüm… Yeterince büyümüş olmalıyım ki, 35 yıl sonra, bu kez kurumun öyküsünü yazma onuruna eriştim.

Kütüphane’yle dirsek teması içinde geçirdiğim bunca yılı, kitabı hazırlamak üzere yeniden değerlendirirken, kurumu farklı kılan özellikler daha da belirginleşti:

Üretimi gördüm: Vakfın 35 yıllık yaşamı, aslında 35 yıllık üretimi anlamına geliyor. Kütüphane’yi kuranların ilk günden itibaren, kurumu yalnızca araştırmacılara ve okurlara hizmet veren bir yer değil, bilgi üreten ve paylaşan bir merkez olarak planladıklarını gördüm. Kütüphane’de biriken bilgiyi çoğaltarak yaygınlaştırmak için yayın yapma düşüncesini geliştirdiler. Örneğin Osmanlı dönemine ait eski harfli kadın dergilerinin çeviriyazımları yayınlandı. Her proje, sempozyumlar, özel arşiv koleksiyonları, mümkün olan en kısa zamanda yayın haline getirildi, hâlâ da getirilmeye devam ediliyor.

Gönüllülüğü gördüm: Yayın çalışmalarının, gönüllü akademisyen kadınların emeğiyle gerçekleştiğini, bu kadınların kütüphane için sadece bilimsel çalışmaları değil, kitap bağışlamaktan müzayedelerden belge satın almaya, sergi açmaktan konferans düzenlemeye kadar her işi zevkle yaptıklarını, bir kurumu bunca yıl ayakta tutabilmenin, ancak “kararlı gönüllü kadınlar dayanışması”yla olabileceğini gördüm.

Geleceği gördüm: 100 kadar bağış kitapla başlayan koleksiyonun şimdi binlerle sayılıyor olması; bağışlanan özel arşivlerin sürekli zenginleşmesi; 90’lı yıllardaki küçük çaplı etkinliklerin zamanla ulusal ve uluslararası toplantılara dönüşmesi… Tüm bu gelişmelerin “gelecek” anlamına geldiğini gördüm.

Özümsediklerimi anlatabilmek için çalışmaya başladığımda “Kütüphaneli kadınlar” bana kol kanat gerdi. Kadın hareketinin içinden gelen ve Kütüphane için farklı çalışmalarda görev almış akademisyenler, 1980’li yıllarda başlayan ve Kütüphane’nin de doğmasını sağlayan feminist hareketin ayrı yönlerini anlattılar. Kurucu üyeler, yönetimde çalışmış olanlar, gönüllüler, gençler, kurumu çeşitli yönleriyle tanıttılar.

Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı’nın Türkiye’de yaşayan kadınlar için anlamını umarım hakkıyla anlatabilmişimdir. Kolektif belleğimizin “mor” yanını, kadınların var olma savaşının en somut emanetini bağrında taşıyan Vakfın 35 yılını hissedilebilir kıldıysam ne mutlu bana…


Bu Dijital Bülten Avrupa Birliği Sivil Düşün Programı kapsamında Avrupa Birliği desteği ile hazırlanmıştır. İçeriğin sorumluluğu tamamıyla Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı’na aittir ve AB’nin görüşlerini yansıtmamaktadır.