kADIN YAZIsı FESTİVALİ II / feMINAMING WRITING FESTİVAL II – Aslında Yuva (Ev, Kent, Doğa, Göç) / 17 Kasım 2019

Cinsiyeti “yazı” odağında tartışmaya açmayı, cinsiyete dayalı ayrımcılık biçimlerini bu odaktan hareketle sorgulamayı, gerek tanınmış gerekse adları yeni duyulmakta olan kadın yazarları ve şairleri desteklemeyi ve yine “yazı”dan hareketle uluslararası bağlar kurmayı hedefleyen Kadın Yazısı festivalinin ilki, geçen yıl İsveç Başkonsolosluğu, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Kadın Araştırmaları ve Uygulama Merkezi ile Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı’nın ortak çabası sonucu düzenlenmişti. Bu yıl British Council, Goethe-Institut Istanbul, Tarabya Sanat Akademisi ve Karşı Sanat’ın da desteklediği festival daha da genişledi ve zenginleşti. Dördü yurt dışından 60’a yakın konuşmacının katılımıyla panel, söyleşi, performans ve şiir okumaları dâhil olmak üzere pek çok etkinlik, 15-24 Kasım tarihlerinde MSGSÜ Fındıklı ve Bomonti yerleşkeleri, Kadın Eserleri Kütüphanesi, Pera Müzesi ve Karşı Sanat’ta izleyicilerle buluştu. Aynı zamanda, Kadın Eserleri Kütüphanesi’nde ve Karşı Sanat’ta 16 sanatçının katkılarıyla iki sergi hazırlandı. Yine festival kapsamında Goethe-Institut Istanbul tarafından yürütülen LiteraTür projesinin 2019 yılı Kasım ayı teması “Kadınlar”ın tanıtımı gerçekleşti. (http://www.kadinyazisi.com/festival/)

Kadın Yazısı Festivali II / Feminaming Writing II kapsamında Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı’ndaki etkinliklerin ikincisi 17 Kasım 2019 tarihinde Aslında Yuva (Ev, Kent, Doğa, Göç)/ Home, Actually (Home, City, Nature, Immigration) teması çerçevesinde gerçekleşti. Bu tema altında 12.00-13.30 saatleri arasında düzenlenen ilk etkinlik, “Muhtemel Yuvalardan Sızanlar / Through the Cracks: In and Out of Probable Homes” başlıklı paneldi. Sevcan Tiftik moderatörlüğünde başlayan panelde konuşmacı olarak Deniz Gezgin, Gamze Arslan ve Banu Özyürek yer aldı.

Deniz Gezgin, yuvaya bakışını, “insanın kayboluşu” üzerinden  (Gılgamış, Endiku: Sümercede “Kırların insanı”) açıkladı:  “Söze -kültüre- karışma, sesten -doğadan- uzaklaşma, yuvadan kopuş.” Evden yuvayı ayırdı. (Biriciklik algısı) “Evi inşa eden kültürdür: İktidar,  cinsiyet rolleri… Eve giren, evin kurallarına uymak zorundadır. Evin bekçisi oluruz.  Konuşan insan, dilin yasalarına uymak zorunda, evde yaşamak da öyle: Yaşamı, yaşanmayacak halde tüketmek. Yorumlanmış dünyada (Rilke), önceden kurgulanmış dünyada, evde yaşamak… Kendimizi en çok ne zaman evimizdeymiş gibi hissederiz? Evden uzaklaşınca… Evi geride bıraktığımızda, kuralları, iktidarı vb. dışarıda bırakarak, kendiliğinden bir canlı oluruz.”

Banu Özyürek: “Eve niçin yuva diyemiyorum?” sorusunu sorup evde yalnızlık mekanı olarak bir tek tuvaleti gördüğünü belirtti. Yemek masası, fotoğraflar… İlişkiler, toplumsal kodların aktarımı: Cinsiyet rolleri. ( Evin dili var) Moderatör Sevcan Tiftik: “Yerleşik düzen yuvaya müdahale ediyor.” (Yuvanın içinde debelenme) Edebiyatı yuva olarak görüyor musunuz, sorusunu yöneltti konuşmacılara Tiftik. Özyürek’e göre edebiyat, bakılmamış bir şeye değebilmek; düşünme alanı açmak.

Deniz Gezgin: Sözden sese geçme, şüphesi olmak, ağır bir canlı olan insanın hafiflemesi, rahatsız etme üzerine, dillendirdi düşüncelerini.  Gamze Arslan,  “Yuvayı dişi kuş yıkar” dedi kestirmeden; bu minvalde açıkladı düşüncesini.

 

Günün ikinci paneli “Çocuk Edebiyatı ve ‘Yuva’ / Children’s Literatüre and ‘Home’ ” başlığı altında düzenlendi. Nilay Yılmaz’ın moderatörlüğünde başlayan panelde konuşmacı olarak Burcu Aktaş, Gökçe Ateş Aytuğ ve Sema Aslan yer aldı. Moderatör Nilay Yılmaz’ın, “Yuva nedir?” sorusuyla başladı panel. Gökçe Ateş Aytuğ, aile yaşantısından örnekler verdi. “Sonsuz çocukluk”, “sonsuz yetişkinlik” ayrımı yaptı çocukluk için; ilki “ailenin uzantısı”ydı. Sema Aslan, çocuğun kendine yuva kurduğundan (oyun) söz etti: “Yuvadaki sessizlik”… Çocuğun saklanması, bulunmamayı istemesi: Doğaya kaçış. Çocuğun öznelliğini kazanmasında “yuva”nın rolü üzerinde durdu. Yeni bir “çocuk birey” tanımına yol açan değerlendirmeler yaptı. Peki, çocuk edebiyatı bir yuva mıdır? Burcu Aktaş’ın buna yanıtı “evet”ti. Ya “Çocuk edebiyatı ne işe yarar?” sorusu. (Borges miydi?) Aslan’a göre, “Kanarya neden güzel öter?” sorusu kadar saçmaydı bu. Panel, yazarlık dışında, çocuk edebiyatı konusundaki kuramsal çalışmalarıyla da tanınan Nilay Yılmaz ve Simla Sunay’ın katkıları ve dinleyicilerin katılımıyla, tanınmış çocuk kitaplarından örnekler verilerek sürdürüldü.

Günün son etkinliği “Dilekler ve Uyarılar: Klasik Masallardaki Cadı ve Kız” başlıklı söyleşi ve okuma etkinliği oldu. Simultane çeviriyle sürdürülen toplantıda Marina Warner, konuyla ilgili bilgilendirici bir konuşma yaparken, tanınmış masalların okurda/dinleyicide bırakabileceği etkilere değindi. Örneğin, “Mavi Sakal”ın gerçek dünyada olması mümkündü. Ama kadına, anahtarlarla bu tehlikeden kurtulabileceği hissettiriliyordu. “Hansel ve Gretel”, “Çirkin ve Güzel” ve “Kül Kedisi”, feminist eleştiriyle değerlendirildiğinde çocuk üzerinde algı değişikliği yaratacak etkiler bırakabiliyordu. (“Görüntü seni yanıltmasın”, “Gerçek değeriniz görüntüye bağlı değildir”.) Keza Doğu masalları, “Binbir Gece”de olduğu gibi, “erkek zorbalığından kaçmak için dişil söylemin önemine işaret eder.” Grimm Kardeşler, masalların kaynaklarını kadınlardan dinlemişlerdi. Rus halk masalı “Baba Yaga”da cadı, havan (mutfak aleti!) içinde uçar. Bir başka masalda kıza, babasından kaçma yolu gösterilir: Eşek kılığına girer kız. Warner, daha pek çok ilginç örnekler verdikten sonra “hikâyelerle dünyayı daha iyi tanırız; hatta kendimizi bularak, kendimizi kurtarabiliriz” saptamasını yaptı. Sözlerine peri masallarını yeniden yazan genç yazarları bu bağlamda desteklediğini ekledi. Masalların çocukta duyarlılığı, adalet duygusunu, yaratıcı hayal gücünü geliştirdiğini vurguladı. Malzeme hazırdı: Bilge yaşlı kadın, kırmızı elma…

“Sanatla beslenmezse ruh donar” diye söze başlayan Özge Lena, peri masallarını melodiye benzetti, “piyanoyla ya da flütle çalsanız, fark etmez, – özü değişmediği için- melodiyi tanırsınız” dedi. Lena’ya göre, “cadıların ellerindeki şifa gücü, cadı avıyla ellerinden alınmıştır; masalların yeniden yazımıyla bu güç geri verilmektedir.”

(*Bu metin Tülin Tankut’un bu etkinlik dizisi için yazdığı yazıdan ve Kadın Yazısı web sitesinde yer alan bilgilerden derlenerek oluşturulmuştur.)